Türklerin Anadolu'ya 11. yüzyıldan itibaren yerleşmesinden sonra 13. yüzyılda Türkçe, Anadolu'da bir yazı dili olarak gelişmeye başladı. (Develi 2016: 11) Selçuklu Devleti içerisinde Arapça ve Farsça ağırlıklı bir dil kullanılmakta olup Farsça'nın devletin resmi dili olması sebebiyle Türkçe, fazla gelişme alanı bulamamıştır. Ancak Selçuklu Devletinin zayıflaması ile birlikte kullanılan bu resmi dil de parçalanıp gitmiştir. Osmanlı Devletinin kurulmasıyla birlikte artık Arapça ve Farsça ağırlıklı bir dil yerine Türkçe önem kazanmaya başlamış hatta üç kıtada konuşulan bir dil haline gelmiştir. Tabi ki bu durum bir anda olmamıştır. Öncelikle devletin içerisinde çeşitli gelişmeler olmuş, devlet sadece toprak fethetmekle kalmamış, gönülleri de fethetmeyi başarmış ve böylece oluşan sağlam güven çerçevesinde insanlar Türkçeyi daha çabuk benimseyip konuşabilmişlerdir.
İlerleyen dönemlerde bir çok yerin fethedilmesi yani neredeyse üç kıtaya da hakim olunması sebebiyle kullanılan dilin içerisine başka dillerden birçok yeni kelime geçmiş ve böylelikle dilde çeşitli değişimler meydana gelmiştir. Özellikle Arapça ve Farsça kelimelerin dilin içerine çok fazla girmesi sonucu halk, yazılan bir metini anlamayacak konuma gelmiş, kullanılan dil sadece yüksek zümreye hitap eder hale gelmiştir. Devlet bunun için çok sayıda sadeleşme çalışmaları yapsa da ancak devletin son zamanlarına doğru bu sadeleşme çalışmaları kısmen bir başarıya ulaşmış, böylece halk da yazılan herhangi bir metinden haberdar olmaya başlamıştır.
Her şeye rağmen bu kesinlikle yabancı bir dil değil özümüz olan dilimiz yani Türkçedir. Dil, zaman içerisinde bir çok değişikliğe uğrayan bir yapı olduğu için Türkçede meydana gelen değişimlerde tabi ki çok normal karşılanmalıdır. Birçok değişimler meydana gelmiş olsa da kimse bu dilin Türkçe olmadığını iddia edemez. Çünkü bu dil bizim bildiğimiz kullandığımız Türkçedir. Yapısı, alfabesi, kelime hazinesi her ne kadar değişmiş olsa da bu durum onun öz Türkçe olduğu gerçeğini değiştirmez. İşte bizim amacımız da Osmanlı Türkçesi hakkında oluşturulan bu kanıları bir bir yıkıp onun gerçek bir Türkçe olduğunu kanıtlayabilmektir. Bu bağlamda işimiz ne kadar zor olsa da içimizde olan inancımızla elbette büyük bir başarı yakalayacağımızı düşünüyoruz. Tabi ki hep birlikte...
Osmanlı Türkçesinin yapısına bakacak olursak eğer, Arap harf sistemini kullandığını görüyoruz. Ancak bu sistem Arapçada kullanılan sistemin aksine harekesizdir. Hareke ise Arap alfabesinde kısa ünlüleri göstermek için kullanılan bir semboldür.(Bu semboller üstün yani fetha, esre yani kesre ve ötre yani damme'dir) Bu semboller okunacak bir metnin daha kolay okunmasını sağlamaktadır. Ancak bu sistem Osmanlı Türkçesinde bulunmuyor ve bu sebeple de okunacak bir metinde çeşitli ihtilaflar ve yanlışlar ortaya çıkıyor. Bizim kanımıza göre Osmanlı Türkçesini asıl zorlaştıran kısım da işte bu okuma zorluğundan kaynaklanıyor.
Osmanlı Türkçesinin Gelişim Evresi Üç Dönemden Oluşmuştur:
- Eski Anadolu Türkçesi: 11. yüzyıldan 15. yüzyılın sonuna kadar
- Klasik Osmanlı Türkçesi: 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar
- Yeni Osmanlı Türkçesi: 19.yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla kadar
Bu gelişim evreleri çerçevesinde 20. yüzyıldan itibaren başlayan Türkçülük akımıyla birlikte dilde sadeleşme çalışmaları yapılmaya başlamış, yeni birçok alfabe önerisinde bulunulmuş ancak bu çalışmaların hiçbiri yeterli ölçüde gerçekleştirilememiştir. Sonunda da 1 Kasım 1928 yılında Latin Alfabesinin kabulü ile birlikte kullanılan dilde yeni bir dönem başlamış, Arap harfleriyle kullanılan sistem son bulmuştur.
Osmanlı Türkçesinin Temel Özellikleri:
- Yazılan yazılar sağdan sola doğru yazılır ve sağdan okunur.
- Harflerin çoğu bitiştirilerek yazılır.
- Bazı ayrı yazılan harfler bu kurala dahil olmamakla birlikte diğer bütün harflerin asıl şekilleri dışında başta, ortada ve sonda yazımları farklıdır.
- Her ünlü harf için günümüz Türkçesindeki gibi ayrı bir ünlü harf kullanılmaz.(Osmanlı Türkçesini zor yapan diğer bir unsur da ünlü harflerin az olmasıdır. Günümüz Türkçesindeki gibi her harf için ayrı bir ünlü harf kullanılmadığından okuma da birçok değişimler meydana gelebilir. Bu durum da Osmanlı Türkçesini zorlaştıran başka bir nedendir.)
- Günümüz Türkçesinde bulunmayan ünsüzleri gösteren bazı harfler vardır. Ancak Günümüzde bulunmayan bu ünsüzler günümüz Türkçesindeki benzerleri gibi okunur.
Bu özellikler dahilinde biz, Osmanlı Türkçesinde kullanılan Arapça ve Farsça kuralların neler olduğunu bir bir anlatmaya çalışacağız. Gelecek yazılarda görüşmek üzere saygılarımla...
Nazife Nur Yılmaz.